Ayşe Arman’ın iznine sığınarak 2011 yılında yaptığı röportajdan aldığımız bölümlerle başlayalım Zeynel Abidin Ağgül yolculuğumuza:
Adıyaman’ın Şambayat ilçesinde kerpiç, altın sarısı bir evde doğdu. İklim ve coğrafya sertti, aynı insanlar gibi…
Adıyaman’a dair hatırladıklarının arasında sirk, ilk içtiği gazoz ve trafik kazasında vefat eden kahveci babasının naaşının evin önünde yıkanması var. Göstermek istemezler ancak o dama kaçıp seyreder babasının yıkanışını.
Yaşadığı ilk travma bu değil.
Kardeşleriyle yaramazlık yaptığı zaman kapatıldığı kapkaranlık ahır var: “Öcü var orada” derlerdi bir de.
Ödü patlardı hepsinin. Yine bir gün tek başına ahıra kapatıldığında canına tak etti ve “Yerse yesin beni bu öcü!” diyerek ahırın dibine kadar gitti. Sırrı çözmüştü. Artık yaramazlık yaptığında kapatıldığı ahırın dibine rahatlıkla gidebiliyordu. Ancak ahır gibi olmadı babasının ölümünü atlatması.
9 yaşındayken geliyor İstanbul’a…
Annesi çocuklarına bakamadığı için amcasının yanına, İstanbul’a gönderiyor Zeynel Abidin’i. Yaşadığı şartlar çok sert olduğu için korkmuyor gelmekten.
Yaşadığı fakirliği şöyle anlatıyor: “Şöyle tarif edeyim: Amcam, bir otomobil tamircisinde çalışıyordu. Dedem inşaatta vasıfsız işçi olarak, babaannem de evlere temizliğe gidiyordu.”
Amcası babalık yapıyor Zeynel ve kardeşlerine. Amcası ve yengesi 3 çocuk büyütüyor böylece.
Annesini 9 yaşından sonra toplasanız beş kere görmüş. 17 yaşında memleketine gittiğinde annesi tanıyamamış bile Zeynel’i. Hem anasız hem de babasız büyümüş.
“Orada kalsaydım şoför olurdum.”
İstanbul’da ilkokulu bitiriyor ancak ortaokulu bitiremiyor. Amcası da “Sen okuyamıyorsun iki tane iş seçeneğin var o zaman çalış.” diyor.
İşlerden biri tamirhanede çıraklık bir diğeri de fotoğrafçılık… Yazın bir tamirciden tokat yediği için fotoğrafçılığı seçiyor. Kızıltoprak’ta bir fotoğrafçının yanında işe giriyor 12-13 yaşlarında.
Amcası 15 yaşında kendisine: “Galiba sen okuyamayacaksın, o kadar kafan yok o zaman bari yaptığın işin en iyisi ol.” diyor ve senelerce gece gündüz çalışmaya başlıyor.
“20li yaşına gelinceye kadar bundan bi’bok olmaz.” dediler benim için diyor. O ise çalışmaya devam ediyor.
Zeynel Abidin Ağgül
Adını Zeynel Ağgül olarak kullanmayı tercih etmesi üzerine bir arkadaşının “Sen Zeynel Abidin değil misin neden kendi adını kullanmıyorsun?” sorusu üzerine düzeltiyor: “İmzamı ne zaman gerçek adım olan Zeynel Abidin diye atmaya başladım, benim bütün hayatım değişti.”
İşimi çok iyi olayım çok ünlü olayım diye yapmadım.
“Yaptığım işi beni yaratan benden hoşnut olsun diye yapıyorum. Onun verdiği ruhu ve yeteneği bir ışık olarak algılıyorum ve o ışığı yansıtmaya çalışıyorum.” diyor. Deklanşöre basmadan önce hayal edemezse vazgeçiyor, hayal edebilirse de sonuna kadar gidiyor.
Bu işi sınavların sonucu olarak ifade ediyor. Sınavların da son saniyeye kadar geçilmediğini söylüyor: ‘İnsanlar “geçtim” dediği zaman geri kalmış oluyor. Bu sebepten de “geçtim” demekten korkuyorum.’
Bugüne kadar en iyi çektiği fotoğraf sorulursa öyle bir fotoğrafın olmadığını söylüyor ve kendini fotoğrafçı olarak çok da ciddiye almıyor.
Hala yaşayıp yaşamadığını anlamaya çalıştığını söylüyor.
“Her arayan bulamaz lâkin bulanlar arayanlardır.” (Bâyezid-i Bistâmî)
Bu röportajımızda Türkiye’nin moda üzerine en önemli fotoğraf sanatçılarından Zeynel Abidin Ağgül ile güzelliğin peşindeyiz.
Bizim için güzelliğin sadece ışıltılar saçan yüzler, dudaklar değil; aynı zamanda ruh güzelliği olduğunun altını çizerek Zeynel Abidin Ağgül ile güzelliğe bakışını; Şambayat’tan başlayan yolculuğunun bugünden sonrasına değişimini dinleyelim.
Güzellik sözcüğü deyince aklınıza gelenler?
Bakıştır. İyi bakarsan her şeyde görebileceğin bir şeydir güzellik… Aynı zamanda yansımadır; fazla uzun bakarsan illüzyona dönüşür. Ne görmek istersen artık o olmuştur güzellik…
Güzellik ve yaptığınız iş arasındaki bağlantı için neler söyleyeceksiniz?
Yaptığım işte güzelliğin peşinde değilim. Daha çok estetik ve duyguyu ele geçirmek onu ifade etmek isterim. Bu bazen içtekini dışarıya çıkarmak, kontrastı ya da daha yalını, daha softu yakalamak oluyor.
İş demişken şu anda yaptığınız işe ilişkin neler söylersiniz? Dönüm noktası ne oldu?
Yaptığım iş bana Tanrı’nın bir lütfu… Bu kadar keyif aldığım bu kadar sevdiğim başka bir iş olur muydu bilmiyorum.
Dönüm noktası o kadar çok var ki… Ben şanslıyım, o köşe başlarında hep uyanıktım. İyi döndüm ve dönüştüm. Ama kolay olmadı çok çalıştım, çok emek verdim ve çok bedel ödedim.
Yeni nesil fotoğrafçılar hakkında neler söylersin? Akıllı cihazlarla çektiğin fotoğrafların var mı?
Yeni nesil bizden biraz daha şanslı. Kendilerini ifade edebilmeleri için çok mecra var. Bu şekilde de kolay popüler olabiliyorlar. Bu da beraberinde sabırsızlığı getiriyor. Çabucak oldum zannediyorlar ancak yol çok uzun….
Cihazlarla çekim yapıyorum hatta büyük bir keyifle yapıyorum. Her şeyi benden daha iyi çekiyorlar. 🙂
Sizin için güzelliği ifade etmenin yolu nedir?
Doğal olmak, güzel bakmak ve iyi insan olmak güzelliğin ifadesidir bana göre…
İçindekiler
- 1 Yaşadığı ilk travma bu değil.
- 2 9 yaşındayken geliyor İstanbul’a…
- 3 “Orada kalsaydım şoför olurdum.”
- 4 Zeynel Abidin Ağgül
- 5 İşimi çok iyi olayım çok ünlü olayım diye yapmadım.
- 6 Güzellik sözcüğü deyince aklınıza gelenler?
- 7 Güzellik ve yaptığınız iş arasındaki bağlantı için neler söyleyeceksiniz?
- 8 İş demişken şu anda yaptığınız işe ilişkin neler söylersiniz? Dönüm noktası ne oldu?
- 9 Yeni nesil fotoğrafçılar hakkında neler söylersin? Akıllı cihazlarla çektiğin fotoğrafların var mı?
- 10 Sizin için güzelliği ifade etmenin yolu nedir?