Dokunarak Üremek Mümkün
Yaşadığımız çağın güzellik algısı gereği, sosyal medyanın da tetiklemesiyle, gerek kozmetik, gerekse sağlık sektörü –ki içine farmakolojiyi de eklemek yanlış olmaz- var gücüyle daha beğenilir olma dürtüsüne hizmet etmekte. Peki, “Güzel olmak” neden bu kadar önemli?
Konuyla ilgili araştırmalarımdan bahsettiğim kadim dostum öyle bir şey söyledi ki; bana bambaşka bir pencere açma fırsatını verdi. Şimdi birlikte bakalım doğanın en güzel aksesuarı gözüyle hayran olduğumuz çiçekler neden güzel ve dokunarak üremek nasıl mümkün olabilir?
Çiçekli bitkilerde üreme; polenlerin yumurta hücreleriyle birleşmeleri sonucu gerçekleşir. Çiçekler renklidir çünkü böcekleri, bazı kuş türlerini hatta sıkı durun insanları kendilerine çekmek isterler. Güzelliklerinin cezbediciliği sayesinde üzerlerine konan canlılar aslında çiçeğin üremesine yani “Hayatta kalmasına” hizmet eder, dokunduklarında gerçekleşen tozlaşma sayesinde. Benzer durum güzel kokan türler için de geçerlidir. Yaydıkları davetkâr kokular sayesinde gelen misafirler çiçeğin ölümsüzlüğüne imzasını atmış olur. Böylece dokunarak üremenin aslında çiçeğin çoğalma stratejisinin bir sonucu olarak gerçekleştiğini görürüz. Yani insanların ya da hayvanların onları güzel ya da nefis kokuyor diye nitelendirmesi çiçeklerin umurunda bile değildir, bu sadece hayatta kalma mücadeleleri için kullandıkları bir taktikten ibarettir.
Ne tesadüftür ki; biz insanlar nefis kokan o çiçeklerin yağlarını bin bir zahmetle elde ettikten sonra parfümler elde ederiz ki, güzel kokalım, sizce neden? Bütün bu güzellik kaygılarının, çabalarının altında yatan tek bir neden olabilir. Bu da tüm canlı türleri için “Üremek ve ölümsüz olmak”
Çiçekler tozlaşmayı başardıktan sonra koku üretmeyi bırakırlar ve enerjilerini döllenmiş embriyoya yönlendirirlermiş. Bu bana evli, hamile veya çocuk sahibi kadınlara sıkça ithaf edilen eskiden daha bakımlı ve güzel oldukları yakıştırmasını hatırlattı. Her daim bakımlı, güzel olmayı başaran kadınlara kocaman bir alkış, onları tenzih ediyorum elbette. Bu yakıştırmanın genellikle karşılık bulduğunu söylemek yanlış olmaz. Kadınlar özellikle de hamilelik dönemlerinde hem yaşadıkları fiziksel ve duygusal dönüşüm hem de bilinçaltı kodlamalarının etkisiyle kendilerinden çok bebeklerini önemseyerek güzellik kaygılarını doğum sonrasına erteliyor olabilirler. Büyüyen cüsselerine alışmak ne kadar zor olsa da… Tıpkı çiçeklerde olduğu gibi bakımlı, güzel kadın renkleriyle, kokusuyla karşı cinsi cezbetmiş ve artık üreme gerçekleşmiştir ne de olsa…
Araştırmam da bana çok enteresan gelen bir başka bilgi de; genç bitkilerin, yaşlı bitkilere göre daha çok koku yaydıkları oldu. Yine kendi türümüze dönersek, genç kadınlarla bitkilerin birebir benzer bir süreç yaşadığı aşikâr. Artık üreme döngüsünden çıkıp menopoza girmiş kadınların bir bölümü genç görünmeye dair her türlü estetik ve güzellik müdahalelerine başvururken asıl amaç ne olabilir? Seçim şansının azalması mı, tercih edilmeme ya da artık cazibesinin olmayacağı kaygısı mı, burada yorumu size bırakıyorum.
Bu arada dünyanın soyu tükenme tehlikesi altında olan “Leş Çiçeği” nin bu duruma gelmesine şaşmamalı. Biz insanlar için, kendimize olduğu kadar birlikte yaşadığımız topluma da saygımızdan kişisel hijyen ve temizliğimize dair üretilen her türlü malzeme için müteşekkirim, hele de yazın bu en sıcak günlerini yaşadığımız süreçler de…
Geçmişten bugüne kadınlar için yapılan en sık tanımlamalardan biridir; “Kadınlar çiçektir!” kavramı. Yukarda bahsi geçen gelişim ve olgunlaşma süreçlerindeki benzerliklere baktığımda, eskiden beri beni bir çeşit sınıflandırma içerdiğinden iğreti eden bu cümle yerine, “Kadınlar çiçek gibidir” daha doğru bir tanım gibi geliyor.
“Çiçek, yeniden üretimin şiiridir. Hayatın dayanılmaz cazibelerinden bir örnektir.” (Jean Giraudoux)
Mitolojide Truva Savaşı’nın başlamasına sebep olduğu söylenen ve üzerinde “Calista” (En güzele) yazan elmayı ortaya bırakarak sonlandıralım. Hayatın her alanında “En güzeli” paylaşarak, çiçek gibi yaşamak mümkün ne de olsa…
Güzellik kavramına, bu kadar farklı bir yerden bakan yazınız için teşekkür ediyorum. sonraki yazılarınızı merakla bekliyorum. Başarılarınızın devamını dilerim.