Depremlerin travma oluşturma açısından çocukları, hamile kadınları, sevdiklerini kaybetmiş bireyleri ve ruhsal hastalıkları olan kişileri etkilediğini belirten Dr. Mert Akcanbaş, depremi yaşayan insanlarla konuşurken bazı söylemlerden uzak durulması gerektiğine dikkat çekiyor.
Depremi yaşayan insanlara yaklaşımın öneminden bahseden Dr. Mert Akcanbaş, eleştirel ve suçlayıcı söylemlerden uzak durulmasını, ‘Zaman her şeyin ilacı’, ‘Dua et sen hayattasın’, ‘Senden beter durumda olanları düşün’ şeklindeki konuşmalardan kaçınılması gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mert Akcanbaş, doğal afetler sonrası ortaya çıkan travmalarla ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Dr. Mert Akcanbaş, özellikle depremi yaşayan bireylerle konuşulurken kullanılmaması gereken ifadelere ve gösterilmesi gereken yaklaşımlara değindi.
Travma beklenmedik şekilde oluşuyor.
Ölüm, ağır yaralanma ve cinsel saldırıyla doğrudan karşılaşma, buna tanık olma, sevdiklerinin başına geldiğini öğrenme veya meslek gereği bu tür olayların detaylarına maruz kalma sonrası ortaya çıkan durumun psikolojik travma olarak tanımlandığını belirten Dr. Mert Akcanbaş, “Travma herkesin başına gelebilir. Ancak bazı insanlar travma yaşadıkları halde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) geliştirmezler.
TSSB olasılığının kişilik yapısı ile olan bir bağlantısı olduğu bilinmiyor. Kişinin geliştirdiği TSSB belirtilerinin sıklıkları ve şiddetleri belirli testlerle ölçülebilir. Travmanın başlıca özelliği ansızın ve beklenmedik şekilde ortaya çıkmasıdır. Deprem riski olduğunu bilsek bile bunun zamanını bilemeyeceğimizden afet ansızın ortaya çıkacaktır.” dedi.
TSSB görülme oranları afet biçimine göre değişiyor.
Değişik ülkelerde meydana gelmiş çeşitli doğal afetler sonrası ortaya çıkan TSSB görülme oranlarının değişik çalışmalarda farklı veriler ortaya koyduğunu ifade eden Dr. Mert Akcanbaş, “Örneğin yetişkinler için TSSB görülme oranları yüzde 4.1- 67.7 iken bu oran sel felaketleri için yüzde 2.07 – 37 ve büyük yangınlar için yüzde 9 – 36.7’dir. Travmatik olaylar sonrası önce akut stres reaksiyonları görülür ve bunlar olaydan 3 ila 30 gün sürerler. Ancak 30 günden uzun olması durumunda stres kronik hale gelip TSSB’ye dönüşünce tedavi ihtiyacı oluşur.” diye konuştu.
Çocuklar ve ruhsal hastalıklı bireyler risk altında.
Dr. Mert Akcanbaş, “Depremlerde en riskli gruplar hamile kadınlar, kadınlar, çocuklar, sosyal yardım kurumlarında yaşayan çocuklar, fiziksel ve ruhsal hastalıkları olan kişiler, sevdiklerini yitirmiş bireyler, bağımlılık problemi olanlar ve bölgede yardım faaliyetlerinde bulunan personeldir. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanılan depremler sonrası depresyon ve intihar vakalarının arttıkları biliniyor.” dedi.
Birçok yöntemle tedavi uygulanabiliyor.
Deprem sonrası belirtilerin 30 günden fazla sürmesi halinde Travma Sonrası Stres Bozukluğunun ortaya çıktığını vurgulayan Dr. Mert Akcanbaş, “Bu rahatsızlığın tedavisinde Bilişsel ve Davranışsal Terapi, EMDR, Maruz Bırakma, Sayma Yöntemi gibi uzmanların tercih ettikleri ve yetkinliklerinin olduğu tekniklerle tedavi edildiği gibi ilaçlarla da bazı belirtiler ortadan kaldırılabiliyor.” diye konuştu.
Tutulmayacak sözler verilmemeli…
Dr. Mert Akcanbaş, depremi yaşayan insanlara söylenmemesi gereken cümleleri şöyle sıraladı:
- Eleştirel ve suçlayıcı şekilde konuşulmamalı,
- Konuşmalarda teknik terim kullanmaktan kaçınılmalı,
- Mağdurların nasıl hissettikleri ile ilgili söylemler kullanılmamalı,
- Deprem kaderde varmış, takdiri ilahi gibi açıklamalardan uzak durulmalı,
- ‘Zaman her şeyin ilacı’, ‘Allah insana kaldırmayacağı yükü vermez’, ‘Dua et sen hayattasın’, ‘Senden beter durumda olanları düşün’ şeklinde konuşmalardan kaçınılmalı,
- Mağdurlara tutulamayacak sözler verilmemeli,
- Mağdur insanlar konuşmaya zorlanmamalı.
Özel yaşamlarının gizliliği korunmalı.
Dr. Mert Akcanbaş, depremzedelere gösterilmesi gereken yaklaşımlarla ilgili tavsiyelerini şöyle paylaştı:
- Mağdurlara saygıyla davranılmalı,
- Her zaman ulaşılabilir olunmalı,
- Yardımlar kaliteli ve hızlı şekilde yapılmalı,
- Mağdurların gelenek ve kültürel değerlerine saygı gösterilmeli,
- Mağdurların özel yaşamlarının gizliliği korunmalı,
- Mağdurların gereksinimlerine odaklanılmalı,
- Mağdurlar defalarca aynı soruyu sorsalar bile yanıtlanmalı,
- Mağdurlara gelişim ve eğitim düzeylerine uygun yanıtlar verilmeli,
- Mağdurların ailelerine, sevdiklerine ve onlara destek olabilecek sosyal çevrelerine ulaşabilmeleri için çaba gösterilmeli.